ihya.org

sabataist

[COLOR=red][B]YAHUDİ OLMAK İSTEYEN SABATAİST [/B][/COLOR]


Yahudi Olmak İsteyen Sâbık Başbakan Mahdumu

ILGAZ Zorlu bey, mahkemeye müracaat ederek Sabataycı olduğunu, nüfus hüviyet kartındaki "Dini: İslâm" kaydının gerçeği aksettirmediğini, Musevi olduğunu beyan ederek Mahkemeye müracaat etmiş, mahkeme onun iddia ve isteğini kabul ederek resmî kayıtlara Musevî olarak yazılmasına karar vermişti. Hahambaşılık mahkemenin bu isteğine direnememiş ve Zorlu'yu cemaat üyeleri arasına kaydetmişti. Böylece 350 yıllık Dönmelik-Sabataycılık tarihinde ilk defa olarak bir Dönme iki kimlikli olmaktan çıkıyor ve Sinagoğun çatısı altındaki yerini alıyordu.

Bu hikayeyi biliyorsunuz. Ben size, bilmediğiniz bir hususu arz etmek istiyorum. Ilgaz Zorlu'nun Musevî oluşundan dolayı çok heyecanlanan ve o tarihte ABD'de bulunan, eski başbakanlardan birinin oğlu "Biz de aslan Yahudiyiz. Ben de Zorlu gibi resmenMusevî olacağım" demiş. Lakin o, Zorlu gibi Türk mahkemesinden karar çıkartarak değil, ABD'deki bir sinagoga gidip kaydını yaptırarak gerçek kimliğine dönmek niyetindeymiş. Eski başbakanlardan birinin oğlunun bu istek ve kararı Türkiye Yahudi ileri gelenleri üzerinde soğuk bir duş tesiri yapmış. Hahambaşılıktaki önemli bir şahsiyet "Bu adam böyle bir iş yaparsa biz Türkiye Musevileri mahv oluruz, hepimizi buradan sürerler..." diyerek telaş ve heyecanını dile getirmiş. Eski başbakan da, "Aman oğlum ne yapıyorsun, sen aklını mı kaçırdın? Otur oturduğun yerde..." diyerek mahdumunu frenlemiş.

Mankenlerin, şarkıcı ve türkücülerin yatak odaları hikayelerini bile tafsilatıyla (ayrıntılarıyla) sayfalarına geçiren büyük basınımız nedense Sabataycılıktan ve Sabataycılardan hiç bahs etmez. Halbuki Sabataycılar ve "Benzeme benzet" prensibi gereğince kendilerine benzetmiş oldukları zümre ülkemizin en güçlü lobisidir.

Sabataycılık hakkında son yıllarda en güçlü kitapları profesör Yalçın Küçük yazıp yayınladı. Dördüncü kitabını hazırlıyordu ki, üniversitedeki işinden atıldı. Bin sayfa kadar olacağı tahmin edilen bu dördüncü kitabını sonbaharda piyasaya çıkartmayı düşünüyordu. İnşaallah herhangi bir aksaklık olmaz.

Evrensel ve temel insan haklarından biri de "Bilgilenmek, aydınlanmaktır." Sabataycılık ülkemizin en büyük gücü, Sabataycılar Türkiye'nin en güçlü lobisi... O halde halkımızın, aydınların, gençliğin, seçmenlerin bu konuda bilgi sahibi olmaya hakları vardır. Futbol ve diğer spor faaliyetleri hakkında her gün sayfalar dolusu resim ve haber veren gazetelerimiz niçin bu konuyu işlemiyorlar? Hangi irade halkımızın bu konuda bilgilenmesini engelliyor?

Sabataycılığı ve Sabataycıları yazmak ayıp mıdır, suç mudur, ahlâka ve kanuna aykırı bir fiil midir? Değildir. O halde bu suskunluğun, bu sessizliğin, bu tabunun mânası nedir?

Bazıları "Efendim, antisemitizm ırkçılıktır, kötüdür..." diyeceklerdir. Sabataycılık ve Sabataycılar konusunu işlemekle antisemitizm arasında bir bağ yoktur ki. Sabataycılık nedir, Sabataycılar kimlerdir, Türkiye'deki sayıları ve güçleri nedir, şimdiye kadar neler yapmışlardır; ülkedeki sosyal, siyasî, kültürel, iktisadî, ahlâkî krizde rolleri ve tesirleri ne kadardır, yakın tarihimizdeki ihtilal, darbe, yenilik, inkılap hareketlerinde ne gibi roller oynamışlardır, felsefe ve doktrinleri nelerdir, Türkiye'yi nereye götürüyorlar?... Bunları incelemek antisemitizm olur mu?

Sabataycılar kendilerine "Mâmin" (Mü'min) derler; Müslümanlara da "Acı Soğan" dediklerini duydum.Musevîlere de iyi gözle bakmazlar.

Türkiye'de, Sabataycılık ve Sabataycılar konusunda çok yoğun bir cehalet ve karanlık vardır.Bu cahillik ve karanlık ancak bilgi ışıklarıyla giderilebilir.

Bütün Sabataycıları, bir tarağın dişleri gibi aynı yapıda ve eşit sanmak büyük bir yanlıştır. Onlar homojen değil, heterojen bir yapıya sahiptir. Kendi aralarında klanları, aşiretleri, mezhepleri, ihtilafları bulunmaktadır. Üsküdar Bülbülderesi Mezarlığı'nda bile Karakaşların, Yakubîlerin, Kapancıların yerleri ayrıdır.

Son derece militan, fanatik, jakoben, muhteris, aşırı Sabataycılar olduğu gibi ılımlı, yumuşak, orta yolda gidenleri de vardır.

Sabataycılar işçilik, çiftçilik, küçük esnaflık, işportacılık, küçük memurluk yapmazlar. Onlar hep yükseklerdedir. Köşebaşlarını işgal ederler. Tayfa takımının, makinistlerin, gemi işçilerinin onlardan olmaması sakıncalı değildir ama kaptanlar Sabataycı olmalıdır.

Türkiye'deki vahim krizler, ârızalar, yanlışlıklar bir türlü çözüme kavuşturulamıyor. Çünkü birtakım çok güçlü ve kudretli Sabataycılar çözümden yana değil, çözümsüzlükten yanadır. Niçin? Büyük fikir adamlarımızın, büyük akademisyenlerimizin, büyük beyinlerimizin bu sorunun cevabını aramaları ve halka bildirmeleri gerekmez mi?

Devlet Arşivimizdeki Sabatay Sevi ile ilgili belgeler ve dosyalar niçin yok edilmiştir? Gerschom Scholem dosya numarası vererek bu hususa parmak basıyor da bizde bir profesör veya araştırıcı bu konuyu niçin incelemiyor?

Sabataycıların YÖK'te, üniversitelerde ağırlığı, tesiri, rolü nedir?

Sabataycılar'ın "benzettikleri" kimlerdir? Türkiye'de kaç kişidirler? Gayeleri, hedefleri, plan ve programları nelerdir?

Bazı İslâmcı yazarlar "Sabataycılar madem ki, 'Biz Müslümanız' diyorlar, onların bu beyanlarına hüsn-i zan etmemiz gerekir" şeklinde bir mantık yürütüyor ve konuyu meskûtün anh geçiyorlar (susuyorlar), Onların bu sessizliği ve pasifliği doğru mudur?

İslâmî hareket ve siyasi İslâm ile Sabataycıların arası nasıldır? Müslümanlar içinde ajanları, casusları, elemanları bulunmakta mıdır? AKP ve Recep Tayyip Erdoğan ile Sabataycılar arasında bir takım gizli görüşmeler, anlaşmalar olmuş mudur?

Türkiye'deki büyük sermayenin, servetin kaçta kaçı Sabataycıların elinde ve kontrolundadır?

27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 darbe, ihtilal ve hareketlerinde Sabataycıların tesiri, rolü, gücü, tuzu biberi var mıdır, ne kadardır?

Sabataycılar Türkiye'deki saltanat ve hakimiyetlerini devam ettirmek için ne gibi bir strateji, plan program uygulamaktadır?

Bütün bu soruları incelemek, cevaplandırmaya çalışmak, bu konuda halkı bilgilendirmek asla antisemitizm olmaz.

Müslüman ve milliyetçi kesimde binlerce profesör, yazar, fikir adamı bulunuyor. Bunlardan, yeterli sayıda güçlü, ehil, ciddî araştırıcı bu konuları incelemekle mükelleftir.

"Efendim, bu konuları araştıran, bu sorulara cevap arayan kimselerin başına kiremit düşebilir. Bunlar netameli şeylerdir..."

Haysiyetli, vatansever, cesur ilim ve fikir adamları böyle bahanelerin arkasına sığınarak vazifeden kaçmazlar.

Sabataycılık ve Sabataycılar meselesi yadınlığa kavuşmadan Türkiye selamete çıkmaz.

e-mail: mseygi@milligazete.com.tr

Bakınız: (vatan, saltanat, ahlâk, din, allâhü teâlâ, nil, yol, insan, hedef, kültür, dil, müslüman, çiftçi, mezheb, resim, acı)

Top