ihya.org

secde

RÜKÛ VE ?SECDE'NİN ANLAMI
Evet namazda böylece Fatiha'yı okuduktan sonra biraz daha ilâve âyet yahut sûre okuyup, sonra rukûya gidiyorsun

Ondan sonra rükuya giderken de, "Allahûekber" diyorsun.

Belden yukarısı yere paralel, bele kadar dik bir biçimde...

Deminki âyetleri okurken, kıyam halinde ayakta dik duruyordun.. Varlıkta hükmünü icra eden "HAY" ve "KAYYUM" Hak'kın kelâmı senden "kıyam"da açığa çıkıyordu!... Varlıkta dimdik duran, her an geçerli sistem ve düzen olan "ALLAH" hükmü senden açığa çıkıyordu... Bunun için dimdik ayakta idin..

Ondan sonra İsimlerin özelliklerine dayanan bileşik yapın nedeniyle; terkipsel yapıların Rabbül Âlemin önünde boynu eğik olması sebebiyle; bu varlıkta ilâhi hükümlerin gereğinin senden çıkmasına işaret eden bir biçimde rukûya eğildin...

Belden aşağın dik, belden yukarın yere paralel; varlığın bir kısmı ile kulluğunu yerine getirmedesin, varlığının belden yukarısı yani, idrâk yanıyla, şuur yanıyla bu evreni var eden mutlak varlık önünde eğilme durumundasın. Onun varlığını, tekliğini tasdik etme durumundasın...

Ayrıca...

Belden yukarısının eğik, yere paralel durması, ?fıtrî kulluğu? ifade ediyor!. Belden yukarının yere paralel olması, senin, varlıkta Hâkim olan mutlak varlığı idrâk etmek suretiyle; "O"nun ilmi, kuvvet ve kudreti önünde eğik, teslim olmuş bir durumda olduğunu ifade ediyor... Bu idrâkın sende varolduğunu gösteriyor.

Buna karşın yere dik bele kadar olan bölümünle de mutlak vücudun varlığıyla varlığının idamesine işaret etmektesin!..

Esma terkibi sonucu varolan vücudun varlığını oluşturan ?hakkanîyet? yönünden bele kadar dik; İsimlerin özelliklerinden meydana gelmesi sebebiyle de Rabbül Âlemiyn'e tâbi olması yönünden ?O?nun önünde belden yukarısı bükülü!.

"RUKÛ"; Ulûhiyet önünde, Rubûbiyet hükümleriyle varolan varlığın sembolizesidir!.

Bu durumda tesbih yapıyorsun.

"Subhane rabbiyel azim"

"Azim olan, azâmet sahibi olan Rabbim subhandır"

Her bir zerrede "O"nun hükmü yerine gelmektedir. Her bir zerre "O"nun varediş gayesine uygun davranışlar ortaya koymak suretiyle; kulluğunu ifâ edip fıtrî tesbihini yapmaktadır!..

Ondan sonra:

"Semi Allahu limen hamideh"..

"Semi Allahu" : "Allah algılamadadır".

"Limen hamideh": "Hamd edenin hamdı, Allah`ındır!."

Yani, benim yaptığım her hareket ilâhi kudretin tasarrufu neticesinde meydana çıkmaktadır ki, "ALLAH" fiilimin gerçek fâili olarak ne yaptığımı bilmektedir; çünkü ilminde takdir eden "O"dur; anlamı var orada.

Doğrulduktan sonra tam dik vaziyete geliyorsun!. Tam doğrulmadan, dik vaziyette bir lahza durmadan secdeye gitmiyor, dimdik duruyorsun!.

Dik dururken, "Rabbena lekel hamd" diyorsun veya daha uzun şekli ile;

"Rabbena lekel hamdu kemâ yenbagıy licelâli vechike ve liazıymi sultanik."

diyorsun...

Ki Allah Rasûlü çoklukla böyle söylerdi.

Daha tam anlamıyla dik durmadan, secdeye gitmek yok!.

Bu tesbih de tam dik dururken söyleniyor!. Hemen rukûdan kalkarken ve dik halde iken... Anlamı ise yaklaşık şöyle:

"Kendi kemâlini, azametini, hikmetini, idrâk, değerlendirebilme Rabbime mahsustur; ki onun kadrini ve kıymetini, sonsuzluğunu ve sınırsızlığını idrâk etmek, ihâta etmek mümkün değildir"!..

Ondan sonra "Allahûekber" deyip "secde"ye gidiyorsun...

"Secde hâli, kulun ALLAH`a en yakın olduğu hâldir"

buyuruluyor...

"Secde" nedir ki "ALLAH"a en yakın hâl oluyor?

-"Secde"de kul ile Allah arasında perde yoktur!. Deniyor?

Nerede deniyor?

"Secde" de!.

Kimde? Secde edende!.

Kıyamet günü, mahşer yerinde "Allah'a secde edin", denecek...

Bir kısmı secde edecek, birçokları da secde etmek isteyecek fakat başaramayıp tahta gibi öne, ya da yana devrilecek!. Beli dümdüz olup adeta betonlaşacak!. Bir türlü secdeye gidemeyecek!.

Dünyada, istemedikleri için secde etmeyenler var...

Secde etmek istedikleri halde, secde edemeyenler var!.

Bir de şu anda namaz kılan, ama secde etmeyenler(!) var!.

"Secde" etmek ne demektir?

"Allah"a secde etmek, O mutlak varlık yanısıra, ne senin ne de bir başka varlığın, vücudunun "var" olmadığını idrâk etmek, müşahede etmektir!.

"Ben yokum, sadece ALLAH var!" demektir.

Veya bir diğer anlamıyla, "var olan yegâne varlık Vahidül Ahad olan Allah", demektir, "secde"nin mânâsı...

"Sadece bedenimle değil, şuurum, ruhum ve varlığımla sana secde ediyorum" demek için secdeye erdiğin anda, secde halindeyken, "var olan yegane varlık, Vâhidül Ahad olan Allah?tır!. "O"nun dışında "biz" yokuz... diye düşünebilmek lazım.

"Biz" derken burada neye atıf yaptık?

"İyyâke na'budu" ya!...

Bu "secde"yi yapabildiysen, ondan sonra kalkar oturursun, oturduğun zaman Hz. Rasûlullah gibi:

"Va'fuanna, vağfirlena, verhamna" dersin; ve ayrıca istersen "vehdina"yı da ilave edersin.... Secdeden kalkıp oturduğun zaman!.

Bunu söyledikten sonra, bu "secde"den hâsıl olan mânâyı farketmeyi takdir ettiği için, şükür olarak ikinci defa secdeye gider; üç defa daha "Subhane rabbiyel âlâ" veya "subhanallahi ve bihamdihi" dersin.

Böylece namazın o rekâtı, bu şükür secdesi ile tamamlanmış olur!.

Birinci "secde" yokluk; ikinci "secde" yokluğun müşahedesini ihsan eden "Allah"a şükür secdesidir.

Kıyamın, yani ayakta Kur`an okuma sürecinin; ve rukûnun sonrasında "secde"nin iki olmasının sebebi, birinci secde ile rekâtı tamamladıktan sonra, bunu tamamlamayı ihsan eden "Allah"a şükürdür.

Anlayabileceğimiz kadarıyla işte bu havas'ın namazıdır.

Bu havâs'ın "ikâme" ettiği namazın ötesinde, bir de "has-ül havâs", "mukarreb" denen, "Allah"a kurbiyet kazanmış, evliyânın ileri derecelilerinde yaşanan "daimî namaz" hâli söz konusudur.

1-"Kılınan" namaz...

2-"İkâme" olunan namaz...

3-"Daimî" namaz...

"Daimî" namaz nedir?

Namaz, ana yapısı itibarıyle, "ikâme" olunan namazdır dedik.

"İkâme" namaz sonucunda "secde" ile namazın kemâline ulaşırsan; bu "ikâme" olunan namaz kişiye "uruc" sağlar ve "mi`râc" hâsıl olur!.

"Mi`râc" kişinin "Kâ`bı kavseyn" veya "ev ednâ" makamında, "Allah"ı müşahede etmesi!..

Ya da, daha açık ifadesiyle, kendi varsayım benliğinin, hiç varsayılmamışçasına ortadan kalkıp, "BÂKİ ALLAH"tır hükmünce bütün esma ve sıfatlarıyla BÂKİ olması hâlidir.

"Uruc"un neticesinde hâsıl olan "mi`rac" ile o kişi, İlâhi bakâ ile "BÂKİ" olur!... Sen, onu kendin gibi sanırsın; ama o, "Allah`la bâki" durumdadır!.. Ve bu hâl ile hayatını sürdürür.

Hz. Rasûlullah'a baktıkları zaman; O da bizim gibi yiyip içiyor, aramızda dolaşıyor, çarşı pazar geziyor, ne ayrıcalığı var dediler... Ama O, ilahi hakikatı hissedip yaşayan, "mi`râc" sahibi olan; ve bunu bize bildiren "Allah Rasûlü" idi!.

Dışarıdan bakanlar, o "daimi namaz" ehlini kendileri gibi görürler; ama bilmezler ki O, varlıkta "Bâki olan Allah"ın yalnızca bir esmâ zuhurudur!.

İşte bu hâl, "ölmeden evvel ölerek", şuur boyutunda kişisel kıyâmetin kopup; "Sümme ileyna turceûn", "ve dahi bize döneceksiniz" âyetinin mânâsı ortaya çıkıp; basit tâbiriyle "kişinin Allah'a rücû etmesi"dir.

Allah'tan gelenin Allah'a rücû etmesidir!...

İşte bu da, dile gelebilecek kadarıyla, "mukarreb"lerin "daimi namazı"!.

Bunu başka nasıl anlatmak lâzım bilemiyorum!. Ancak yaşayan bilir!. Daha fazlasıyla anlatılması bizce mümkün değil!.
İşte, İslâm'ın ikinci şartı olan namaz!.

Sıra geldi ORUCA....

(14/11/2001 22:07)

Ahmed Hulûsi

Bakınız: (sultan, dünya, din, aşk, allâhü teâlâ, dil, sıfat, özel, inci, namaz, kur`ân-ı kerim, ecel, kazâ, secde, nebî, kelâm ilmi, rasûl, resûlu`llah, acı, gül)

Top