ihya.org

iyilerin ittifakı

[B][red]KÖTÜLERIN EN BÜYÜK KORKUSU:IYILERIN ITTIFAKI[/red]

Kitabin buraya kadar olan bölümlerinde kötülerin tarih boyunca yeryüzünde bozgunculuk çikardiklarindan, insanlara çesitli sekillerde zulmettiklerinden, bulunduklari toplumlara huzursuzluk, güvensizlik, iftira, kavga, çekisme, kiskançlik gibi kötülükleri getirdiklerinden söz edildi. Ayrica kötülerin, tüm bu kötülüklerin toplum içinde gelisip yayilmasi için elele verdikleri ve bir ser ittifaki kurduklari da belirtildi. Ne var ki bu anlatilanlardan ortaya çikan tabloya bakarak, bunun geçmisten günümüze kadar bu sekilde gelistigini ve bunu degistirecek bir sey olmadigini düsünmek, son derece karamsar ve olumsuz bir yaklasim olur.

Kuran'a uyan, Kuran ahlakini kazanmis bir insan hiçbir zaman böyle bir ümitsizlige kapilmaz veya çevresindeki çirkinliklere hiçbir kosulda göz yummaz. [U]Vicdanli ve akil sahibi bir Müslüman çevresindeki insanlari, içinde yasadigi toplumu, hatta tüm insanlari zulümden, kargasadan, savaslardan, bozgunculuktan, ahlaksizliktan ve vicdansizliktan kurtarmak için çaba gösterir. Su çok açik bir gerçektir ki, samimiyet, vicdan, dürüstlük, merhamet, sefkat, sevgi, saygi gibi manevi degerler kötülerin ahlaksizliklarini eritecek ve ortadan kaldiracaktir. Diger bir deyisle iyilerin biraraya gelmeleri ve birlikte davranmalari ile kötülerin ittifaki dagilacak, kötülükleri eriyip yok olacaktir.[/U] Allah bir ayetinde bu gerçegi söyle müjdeler:

[red]Hayir, Biz hakki batilin üstüne firlatiriz, o da onun beynini darmadagin eder. Bir de bakarsin ki, o, yok olup gitmistir. (Allah'a karsi) Nitelendiregeldiklerinizden dolayi eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)[/red]Bu nedenle kötülerin ittifakinin insanlik açisindan tehlikelerini gözler önüne sermenin yani sira asil önemli olan, iyilerin, vicdanli ve samimi insanlarin kötülere karsi birbirlerine destek olmalari, zulme ugrayan mazlumlari koruyup kollamalari, haksizliga ugrayanlari savunmalaridir. Bu, Allah'in hosnut oldugu ve Kuran'da birçok ayetiyle müminlere emrettigi önemli bir ibadet ve güzel bir tavirdir:

[red]Ve haklarina tecavüz edildigi zaman, birlik olup karsi koyanlardir. (Sura Suresi, 39)[/red]

? [red]Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardim edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; iste kurtulusa erenler bunlardir. (Araf Suresi, 157)[/red]Araf Suresi'ndeki bu ayette Allah, müminlerin elçilerine destek olup savunmalarini, ona yardim etmelerini bildirmektedir. Müminler ayni sekilde birbirlerini de destekleyip savunmali ve birbirlerine yardimda bulunmalidirlar.
[red]Müminler Birbirlerinin Velileridirler[/red]
Allah Kuran'in birçok ayetinde müminlerin birbirlerinin velileri olduklarini bildirmektedir. Bu ayetlerden biri söyledir:

[red]Mü'min erkekler ve mü'min kadinlar birbirlerinin velileridirler. Iyiligi emreder, kötülükten sakindirirlar, namazi dosdogru kilarlar, zekati verirler ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederler. Iste Allah'in kendilerine rahmet edecegi bunlardir. Süphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)[/red]
[U]"Veli" kelimesinin anlami, dost, koruyucu, yardimci ve destekçidir. Öyle ise müminler; vicdan sahibi, güzel ahlakli, dürüst ve samimi insanlar birbirlerini desteklemeli, birbirlerine dost, yardimci ve koruyucu olmalidirlar.[/U]

Allah, Kuran'da bildirdigi peygamber kissalarinda bu konuda örnekler vermektedir.[U] Hz. Musa sehirde kavga eden bir adama zor durumda kaldigi için yardim ederken, yanlislikla bir adamin ölmesine neden olmustur. Daha sonra da Firavun'un ve sehrin önde gelenlerinin zulmünden ve kendisine haksizlikla davranmalarindan kurtulmak için sehirden kaçmistir. Ayetlerde bu olay söyle bildirilir:
Sehrin öbür yakasindan bir adam kosarak gelip dedi ki: "Ey Musa, önde gelenler, seni öldürmek konusunda aralarinda görüsmektedirler, artik sen çik git; gerçekten ben sana ögüt verenlerdenim."

Böylece oradan korku içinde (çevreyi) gözetleyerek çikip gitti: "Rabbim, zalimler toplulugundan beni kurtar" dedi. (Kassas Suresi, 20-21)

Hz. Musa, kendisine haber vererek iyilikte bulunan bu kisinin yardimi ile sehirden çiktiktan sonra Medyen suyuna ulasmis ve orada çobanlar oldugu için suyun kenarina giderek hayvanlarini sulamaktan çekinen iki kadina yardimci olmustur. Kadinlar ise evlerine döndüklerinde olanlari babalarina anlatmislar ve babalari olan Hz. Suayb, Hz. Musa'yi evine davet etmistir. Hz. Suayb'in Hz. Musa ile konusmasi ayetlerde söyle bildirilir:
Çok geçmeden, o iki (kadin)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. "Babam, bizim için sürüleri sulamana karsilik sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir." dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatinca o: "Korkma" dedi. "Zalimler toplulugundan kurtulmus oldun." (Kassas Suresi, 25)
Hz. Suayb Hz. Musa'nin iyi ve güvenilir bir insan oldugunu anladigi için ona zorluk zamaninda destek olmus, evinde kalip, yaninda çalismasina izin vermistir. Bu, iyi insanlarin birbirlerini zorluk anlarinda korumalarina, birbirlerine kol kanat germelerine bir örnektir. Allah bir ayetinde Peygamberimiz (sav)'e "Ve mü'minlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarini ger." (Suara Suresi, 215) diye buyurmustur. Müminlerin üzerine koruyucu kanatlari germek, onlari tehlikelere karsi, zorluklara karsi korumak Rabbimizin bir emri ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetidir.[/U]

[red]Iyiler Çekismelerden Kaçinarak Birlik Olmalidirlar[/red]

[U]Birlik, beraberlik, dayanisma, dostluk, fedakarlik, yardimlasma, gözetip kollama ve benzeri özellikler Kuran ahlakinin temelini olusturan güzelliklerden bazilaridir.[/U] Islam dininde insanlar hep hosgörü, sevgi ve baris dolu, insanlarin birbirlerine karsi anlayis gösterdikleri, huzurlu bir ortamda yasarlar. Bu özelliklere sahip toplumlar ise her zaman için daha hizli gelisebilir ve güç kazanabilirler. Çünkü, birlik ve beraberlik saglandiginda, toplumun bireyleri güç ve enerjilerini tartismalara, kavgalara, sürtüsmelere, çatismalara, savaslara degil, hep hayir ve güzellik dolu islere yönlendireceklerdir. Ayrica herkesin emegini, gücünü, sevkini kattigi, birbirine maddi ve manevi yönden destek sagladigi islerde büyük bir bereket ve güzellik olusacaktir.

Ancak herseyden önemlisi birlik ve beraberlik içinde hayir için çalisan insanlara Allah katindan bir yardim, bir destek ve güç verilecegi müjdelenmistir. Bu nedenle Allah bazi ayetlerinde müminlere birbirleriyle çekismemelerini, yoksa güçlerinin gidecegini ve zayif düseceklerini hatirlatmistir. Bu ayetlerden biri söyledir:
[red]Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin ve çekisip birbirinize düsmeyin, çözülüp yilginlasirsiniz, gücünüz gider. Sabredin. Süphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)[/red]

Iyiler ve dostlar arasinda birlestirici bir rol üstlenmek Allah'in tavsiye ettigi bir ahlaktir. [U]Özellikle kötülerin azginliklarinin arttigi bir dönemde müminler arasinda kirginlik, küsmek, alinganlik, çekisme gibi seytandan olan pislikler kesinlikle barindirilmamalidir. Bu tür durumlari gidermek için çaba gösteren, birlestirici ve uzlastirici bir tutum izlemek güzel bir ibadettir. Allah bunu bir ayette söyle bildirir:[/U]

[red]Mü'minler ancak kardestirler. Öyleyse kardeslerinizin arasini bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakinin; umulur ki esirgenirsiniz. (Hucurat Suresi, 10)[/red]

[U]Çekismek, sürtüsmek, düsmanlik, kin, nefret gibi duygularin tamami seytanin insanlar üzerindeki telkini ile olusan kötü ahlak özellikleridir. Salih Müslümanlar hiçbir zaman bu hislerle hareket etmezler, daima ihlasli, tevazulu, dostane ve birbirlerine karsi düskün ve sevgi doludurlar. Halis niyetli olmayan insanlar en yakin arkadaslarinin, hatta öz kardeslerinin dahi basarilarini, güzelliklerini çekemeyebilir, haset ederek düsmanlik gösterebilirler. Ancak salih bir Müslüman digerlerinin basarilariyla ve güzellikleriyle kivanç duyar, bunlara kendisininmis gibi sevinir, Allah'a hamd eder. Hatta bu kisinin güzelliklerinin ve basarilarinin daha da artmasi için ona yardimci olur, gerekirse yol gösterir. Bu ahlaka sahip olmayan insanlar ise bilakis basarisinin yollarini tikamaya çalisirlar. Rekabet, kiskançlik gibi hisler ise hayir yolunda yapilan islerdeki ihlasi kirar, bu da devaminda o isin bereketini ve güzelligini kaçirir.[/U]
20. yüzyilin en önemli Islam alimlerinden olan ve yazdigi eserlerdeki samimiyeti ile dikkat çeken [red]Bediüzzaman Said Nursi[/red], Kuran'in bir tefsiri mahiyetinde hazirladigi Risale-i Nur Külliyati'nda bu konularin üzerinde çok detayli olarak durmustur. Bediüzzaman müminlerin yaptiklari islere rekabet gibi nefsin pisliklerinin karismamasi gerektigini bir sözünde söyle ifade etmistir:

[red]"Hakka hizmet, büyük ve agir bir defineyi tasimak ve muhafaza etmek gibidir. O defineyi omuzunda tasiyanlara ne kadar kuvvetli eller yardima kossalar daha ziyade sevinir, memnun olurlar. Kiskanmak söyle dursun, gayet samimî bir muhabbetle o gelenlerin kendilerinden daha ziyade olan kuvvetlerini ve daha ziyade tesirlerini ve yardimlarini müftehirane alkislamak lâzim gelirken, nedendir ki rekabetkârane o hakikî kardeslere ve fedakâr yardimcilara bakiliyor ve o hal ile ihlas kaçiyor. Vazifenizde müttehem olup, ehl-i dalaletin nazarinda, sizden ve sizin mesleginizden yüz derece asagi olan, din ile dünyayi kazanmak ve ilmi hakikatla maiseti temin etmek, tama' ve hirs yolunda rekabet etmek gibi müdhis ittihamlara maruz kaliyorsunuz. Bu marazin çare-i yegânesi: Nefsini ittiham etmek ve nefsine degil, daima karsisindaki meslekdasina tarafdar olmak?" (Lemalar, s. 157-158)[/red]

[U]Bediüzzaman Said Nursi'nin de belirttigi gibi Kuran ahlakina hizmet, inananlarin omuzlarinda tasidiklari bir hazine hükmündedir, son derece degerlidir. Herkesin bu degerli hizmette fedakarane bir yardimi ve destegi olmalidir. Bu kiymetli hizmette sevk ve heyecanla göreve kosan bir mümini kiskanmak ya da kendine rakip olarak görmek salih bir Müslümana yakismaz. Kiskanmak bir yana onun bu azmiyle gurur duymasi ve desteklemesi gerekir.[/U]
Kiskançlik, seytanin ittifakinin bir vasfidir. Ihlasla çalismanin içinde böyle bir kötülügün yer almasi ittifakin gücünü kirmaktan baska bir seye yaramaz. Gücün gitmesi de sadece kötülerin ittifakina fayda verecektir. Bediüzzaman'in da söyledigi gibi bu hastaliklarin tek çaresi nefsinden taraf olmayip, daima dostuna taraf olmaktir.

[U]Bediüzzaman Ihlas Risalesi'nde ise, müminlerin ayni bir fabrikanin çarklari gibi birbirleriyle son derece uyumlu ve birbirlerini tamamlayici yönde hareket etmeleri gerektigini, birbirlerinin gipta damarlarini tahrik edecek tavir ve konusmalardan kaçinmalarini söyle anlatmistir:[/U]
[red]"Bu hizmet-i Kur'aniye'de bulunan kardeslerinizi tenkid etmemek ve onlarin üstünde faziletfürusluk nev'inden gibta damarini tahrik etmemektir. Çünki nasil insanin bir eli diger eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkid etmez, dili kulagina itiraz etmez, kalb ruhun ayibini görmez. Belki birbirinin noksanini ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacina yardim eder, vazifesine eder; yoksa o vücud-u insanin hayati söner, ruhu kaçar, cismi de dagilir. Hem nasil ki bir fabrikanin çarklari birbiriyle rekabetkârane ugrasmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkid edip sa'ye sevkini kirip atalete ugratmaz. Belki bütün istidadlariyla, birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardim ederler, hakikî bir tesanüd bir ittifak ile gaye-i hilkatlerine yürürler. Eger zerre mikdar bir taarruz, bir tahakküm karissa; o fabrikayi karistiracak, neticesiz akîm birakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayi bütün bütün kirip dagitacak. Iste ey Risale-i Nur sakirdleri ve Kuran'in hizmetkârlari! Sizler ve bizler öyle bir insan-i kâmil ismine lâyik bir sahs-i manevînin âzalariyiz? ve hayat-i ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanin çarklari hükmündeyiz? ve sahil-i selâmet olan Dâr-üs Selâm'a ümmet-i Muhammediyeyi (A.S.M.) çikaran bir sefine-i Rabbaniyede çalisan hademeleriz. Elbette dört ferdden bin yüz on bir kuvvet-i maneviyeyi temin eden sirr-i ihlasi kazanmak ile, tesanüd ve ittihad-i hakikîye muhtaciz ve mecburuz." (Lemalar, sf. 160-161)[/red]

Bu örnekte de oldugu gibi, [U]nasil fabrikanin çarklari birbiriyle uyumlu, rekabetten uzak çalisiyorsa ve hiçbiri bir digerinin önüne geçmiyorsa ve ancak bu sekilde üretim kusursuz, eksiksiz ve zamaninda elde edilebiliyorsa, Allah rizasi için hayir yolunda çaba gösteren müminlerin de ayni uyum içinde hareket etmeleri gerekir. Birbirlerinin eksiklerini arastirmadan, kusurlarini görmeden, hatta biri bir digerinin eksigini tamamlayarak çaba göstermelidirler. Inkarcilarin siddetle ittifak halinde oldugu, müminlere karsi kin ve nefretlerinin agizlarindan tastigi, zavalli insanlara, kadinlara, çocuklara ve yaslilara zulmedildigi bir ortamda, bu mazlum insanlar vicdan sahibi kimselerden medet ummaktadirlar. O halde samimilerin, vicdanlilarin, dürüstlerin, akil sahibi, salih insanlarin güçlerini birbirlerine karsi kullanmalarinin Allah katinda büyük bir sorumlulugu olabilir. Müminlerin birbirleriyle ittifaki, yardimlasmalari, aralarindaki dostluklari, tesanütleri, muhabbetlerini artirmalari ve hiçbir an ittifaklarini zayiflatacak bir ihtilafa düsmemeleri son derece önemlidir.[/U]

Hiçbir dünyevi hirsi bulunmayan, hayir olarak gördügü her davranisi, her eseri, her faaliyeti kendisine bir pay çikarmadan, benim senin ayirimi yapmadan hayir için kullanan, kiskançlik, rekabet gibi nefsin pisliklerinden sakinan insanlarin dayanismalari kötü niyetli ser ittifakini mutlaka yildiracaktir.

[red]Kötülerin Sözlerine Itibar Etmemek[/red]
Kötüler mutlaka iyilerin arasina nifak sokmak, onlari birbirlerine karsi getirmek ve birlik beraberliklerini bozmak için hareket edeceklerdir. Küfrün en bilinen özelliklerinden biri daha önceki bölümlerde de söz edildigi gibi, müminleri iftira ve yalanla karalamaya, onlari halkin gözünde küçük düsürmeye, itibarlarini yok etmeye çalismalaridir. Ancak toplum içinde iyilerin, vicdan ve sagduyu sahibi insanlarin alacaklari tavir, müfterilerin ve ser için yasayanlarin bu çabalarini bosa çikartacaktir. Çünkü eger müfterilerin karsisinda onlarin sözlerini dinlemeyen, onlarin siraladigi iftiralara kulak asmayan ve bunlara inanmadiklarini söyleyen insanlar bulunursa, bu iftiralar magdur durumdaki kisilere hiçbir zarar getirmez ve kötüler emellerine ulasamamis olurlar.
Nitekim geçmiste Hz. Muhammed (sav)'in serefli ve muttaki hanimina da iftirada bulunulmustur. Allah iftiracilara karsi vicdan sahibi insanlarin nasil bir tutum takinmalari gerektigini Kuran'da söyle bildirmistir:

[red]O durumda siz onu (iftirayi) dillerinizle aktardiniz ve hakkinda bilginiz olmayan seyi agizlarinizla söylediniz ve bunu kolay sandiniz; oysa o Allah katinda çok büyük (bir suç)tür. Onu isittiginiz zaman: "Bu konuda söz söylemek bize yakismaz. (Allah'im) Sen yücesin; bu, büyük bir iftiradir" demeniz gerekmez miydi? (Nur Suresi, 15-16)[/red]

Su kesin bir gerçektir ki, Allah'a inanmayan veya Allah'tan korkup sakinmayan bir insan kolaylikla yalan söyleyebilir, yanlis haber üretip yayabilir, insanlari ne kadar zor durumda birakacagini, onlara nasil sikintilar verecegini hiç düsünmeden iftiralar atabilir. Bu nedenle Allah'tan korkmayan, dini inançlari zayif, yaptiklarindan dolayi kimseye hesap vermeyecegini zanneden bir insanin söylediklerine güvenmek, o kisinin sözüne göre hareket etmek dogru ve mantikli bir tavir olmaz. Allah bir ayetinde bu tür durumlarda müminlerin ne yapmalari gerektigini söyle bildirmektedir:

[red]Ey iman edenler, eger bir fasik, size bir haber getirirse, onu 'etraflica arastirin'. Yoksa cehalet sonucu, bir kavme kötülükte bulunursunuz da, sonra islediklerinize pisman olursunuz. (Hucurat Suresi, 6)[/red]Fasik, günahkar, Allah'in emirlerine zit hareket eden kimse demektir. Öyle ise vicdan sahibi, hakkaniyetli ve adaletli insanlarin bu karakterdeki insanlardan gelen haberleri önce etraflica arastirip, sonra karar vermeleri gerekmektedir.

[red]Iyiler, Yalnizca Allah'in Rizasini Ararlar[/red]
Kötülerin, insafsiz ve saldirgan insanlarin sayica çok olmalarini veya maddi açidan güçlü gibi görünmelerini bazi zayif ve bilgisiz insanlar yanlis yorumlayabilirler. Onlarin etkilerini gözlerinde büyütüp, hak ettiklerinden daha fazla deger verebilirler. Oysa Allah'in dininden uzak insanlarin gücü zahiri ve geçicidir. [U]Tüm gücün ve mülkün sahibi Allah'tir. Ve Allah bu insanlara güç ve mülkü geçici bir süre, onlari denemek için verir. Hiçbir insan mal ve mevki sahibi oldugu için bir digerine zarar vermeye, ona üstün gelmeye güç yetiremez. Ancak Allah insanlari denemek için bu olaylarin her birini insanlarin kaderinde yaratir.[/U]

Ne var ki güçlü bir imana sahip olmayanlar, zalim insanlardan korkup çekinirler. Hatta bu yüzden onlara yaranmaya, kendilerini onlara iyi gösterip, onlarin hosnutluklarini kazanmaya gayret gösterirler. Her konusmalarinda, davranislarinda onlardan olduklari imajini vermeye çalisir ve kendilerince bu kimselerin destegi ile güçleneceklerini zannederler. Fakat bu onlari Allah'in ve Allah'in samimi kullarinin gözünde küçük düsüren, onursuzlastiran bir tavirdir. Bu, hirsizdan korkan bir insanin hirsiza yaranmaya, veya katilden korkan bir insanin kendini katile sevdirmeye, hatta bir katil gibi davranmaya çalismasina benzer.

Asil önemli olan ise insanin kendisini herseyin Yaraticisi ve Sahibi olan Allah'a sevdirmesidir. Bu nedenle böyle bir zayiflik ve anlayissizlik içerisinde olan kimselere Allah sevgisi ve Allah korkusu anlatilmali, kötülerin ise Allah katinda azapla müjdelenen, gerçekte hiçbir seye güç yetiremeyen, aciz, zavalli varliklar olduklari belirtilmelidir.

Allah iyilerin yalnizca Kendisinden sakinmasi gerektigini ve yalnizca Kendis'nden sakinanlarla beraber olmalari gerektigini bir ayetinde söyle bildirmistir:
[red]Ey iman edenler, Allah'tan sakinin ve dogru (sadik)larla birlikte olun. (Tevbe Suresi, 119)[/red]
[red]Iyiler Kinayanin Kinamasindan Korkmazlar[/red]
Takva sahibi insanlar sadece Allah'tan korkarlar ve tüm gücün sahibinin Allah oldugunu bilirler. Bu insanlar sürekli hesap gününü düsünürler ve tüm yasamlari boyunca hesap verecekleri bu gün için hazirlik yaparlar. Bu nedenle, iman sahibi insanlari dünyevi herhangi bir seyle korkutmak, onlari yildirmak, onlara korku, hüzün, endise, ümitsizlik, karamsarlik vermek imkansizdir. Bu insanlar, dünya hayatinda her ne olursa olsun, baslarina ne gelirse gelsin tüm bunlari, teslimiyetle, nese ve sevkle karsilarlar. Çünkü onlar Allah'in dostudurlar, her islerinde sonsuz merhametli, sonsuz sefkat sahibi ve bagislayici olan Allah'i kendilerine vekil edinmislerdir. Her karsilastiklari olayda, her zorluk aninda, kendilerine söylenen her aleyhte söz ve iftirada, aleyhlerine kurulan tuzaklar esnasinda Allah'in yanlarinda oldugunu, onlari ve kötülük isleyenleri gördügünü, isittigini, izledigini bilmektedirler. Allah Habir (bilendir) olandir. Bu nedenle inanmayanlar için felaket sayilabilecek olaylar iman edenler için korkutucu veya yildirici degildir. Allah, böyle üstün bir ahlaka ve güçlü bir imana sahip olan kullarindan Kuran'da pek çok ayetle söz etmistir. Allah'in geçmiste yasamis ve her türlü zorluga gögüs germis böyle insanlardan söz ettigi ayetlerden birkaçi söyledir:
[red]Nice peygamberle birlikte birçok Rabbani (bilgin)ler savasa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (güçlük ve mihnet)den dolayi ne gevseklik gösterdiler, ne boyun egdiler. Allah, sabredenleri sever. Onlarin söyledikleri: "Rabbimiz, günahlarimizi ve isimizdeki asiriliklarimizi bagisla, ayaklarimizi (bastiklari yerde) saglamlastir ve bize kafirler topluluguna karsi yardim et" demelerinden baska bir sey degildi. Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabinin güzelligini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanlari sever. (Al-i Imran Suresi, 146-148)[/red]

Allah'in sevdigi, dünyada ve ahirette yardimiyla destekledigi bu salih insanlarin bir diger özelligi ise kinayicilarin kinamalarindan korkmamalaridir. Allah bu konuyu Hz. Nuh'un kavmine verdigi bir cevapla bize söyle haber vermistir:

[red]Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demisti ki: "Ey kavmim, benim makamim ve Allah'in ayetleriyle hatirlatmalarim eger size agir geliyorsa ben, süphesiz Allah'a tevekkül etmisim. Artik siz ortaklarinizla toplanip yapacaginiz isi karara baglayin da isiniz size örtülü kalmasin (veya tasa konusu olmasin), sonra hakkimdaki hükmünüzü -bana süre tanimaksizin- verin." (Yunus Suresi, 71)[/red]Allah'in sevdigi, hosnut oldugu, ahirette iyilerle ve salihlerle birlikte cennetinde agirlayacagi salih insanlardan biri olmak için, iyilikte ve dürüstlükte sebatkar, azimli ve kararli olmak gerekir. Samimi bir kul, en siddetli haksizliklarda veya kötülerin en agir tehditleri karsisinda dahi hakki ve güzel olani söylemekten ve savunmaktan kaçinmamalidir. Allah'in Kuran'da tüm insanlara örnek olarak gösterdigi peygamberleri üstün kilan özelliklerinden biri, onlarin en zorlu anlarda dahi hakki savunmaktan vazgeçmemis olmalaridir. Onlarin bu kararli ve cesur tavirlari güçlü imanlari sayesindedir. [U]Hz. Suayb'in kendisini ölümle tehdit eden kavmine verdigi cevap müminlerin kararliligina ve azmine güzel bir örnektir:[/U][red]Ey kavmim, bütün yapabileceginizi yapin; süphesiz, ben de yapacagim. Kime asagilatici azap gelecek ve yalanci kimdir, yakinda bileceksiniz. Siz gözetleyip durun, ben de sizinle birlikte gözetleyecegim. (Hud Suresi, 93)[/red]
[red]Kisinin "Iman Ediyorum" Demesi Iyilerden Olmasi Için Yeterlidir[/red]

[U]Müslümanlarin, vicdanli ve hüsn-ü zan sahibi insanlarin, en önemli özelliklerinden biri insanlar arasinda hiçbir ayrim yapmamalari, insanlari gruplarina, cinsiyetlerine, kültürlerine, sosyal statülerine veya baska bir dünyevi özelliklerine göre ayirt etmemeleridir. Sözgelimi kendisinin iman sahibi bir Müslüman oldugunu söyleyen bir insana, kimsenin "sen Müslüman degilsin, çünkü sunu yapmiyorsun" deme hakki olamaz. "Iman ediyorum" diyen her insana hüsn-ü zanla bakilir ve bir yardima ihtiyaci oldugunda sevkle yardim edilir. Allah bir ayette söyle buyurmustur:[/U]

[red]Ey iman edenler, Allah yolunda adim attiginiz zaman gerekli arastirmayi yapin ve size (Islam gelenegine göre) selam verene, dünya hayatinin geçiciligine istekli çikarak: "Sen mü'min degilsin" demeyin. Asil çok ganimet, Allah katindadir, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açiklik kazandirin. Süphesiz Allah, yaptiklarinizdan haberi olandir." (Nisa Suresi, 94)[/red]

Her insanin takvasinin derecesi, imani ve Allah'a yakinligi sadece Allah katinda bellidir. Bu nedenle samimi bir Müslüman gibi davranan ve iyilerden oldugunu söyleyen biri için aksi bir yorumda bulunmak, Allah'in müminlere yasakladigi bir tavirdir. Iyilerin ittifakinda yukarida yer verdigimiz Nisa Suresi'ndeki bu ayet de yol gösterici olmalidir.

[red]Iyilerin Birbirlerine Destegi Sadece Sözde Kalmamalidir[/red]

Insanlarin büyük bir çogunlugu dogrunun, vicdanli tavrin, iyiligin, hayir ve güzelligin nerede oldugunu aslinda gayet iyi bilir. Bu nedenle yine insanlarin büyük bir kismi konusmalarinda hep dogru ve güzel olani söyler ve daima haklidan yana olacaklarini vurgularlar. Ancak fiiliyata geldiginde birçogu sessiz ve tepkisiz kalir. Haktan yana söyleyecekleri ve hakki savunabilecekleri birçok ortam ve imkanlari bulunmasina ragmen çesitli sebeplerle bundan kaçinirlar.

Bu sessizligin birçok sebebi vardir. Bunlardan bir tanesi dünyevi çikarlarinin zedelenip, maddi zarara ugrayacaklarindan korkmalaridir. Örnegin kötülerin ittifakina karsi, iyi ve magdur durumdaki bir insani savunduklari zaman, kötülerin tepkisini çekeceklerini, bazi çikarlarindan ödün vermeleri gerekecegini hesaplayarak bundan vazgeçebilirler. Bunun sonucunda inkar edenlerin kötülükleriyle karsilasmaktan, kariyerlerini, toplum içindeki itibarlarini kaybetmekten, iftiraya ugramaktan çekinebilirler. Gelecek endisesine kapilarak, haktan yana tavir koymayabilirler.

Ancak bu insanlar sunu bilmelidirler ki, Allah'in razi olacagi tavir sözle söylenenin fiiliyata da geçirilmesidir. Allah, sözle iyiligin ve salih amellerin vaadinde bulunan, ancak uygulamaya gelince geri çekilen insanlarin durumunu bir ayette söyle bildirmektedir:
[red]Itaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat is, kesinlik ve kararlilik gerektirdigi zaman, sayet Allah'a sadakat gösterselerdi, süphesiz onlar için daha hayirli olurdu. (Muhammed Suresi, 21)[/red]

[U]Iste bu yüzden, Allah'a iman eden, hesap gününde dünyada yaptigi seylerin hesabini verecegini bilen, samimi ve vicdanli bir kul oldugunu söyleyen her insanin, iyilerle ittifak içinde olmasi gerekir. Bunu uygulamayan insanlari Allah söyle uyarmaktadir:[/U]

[red]Ey iman edenler, yapmayacaginiz seyi neden söylersiniz? Yapmayacaginiz seyi söylemeniz, Allah katinda bir gazab (konusu olmasi) bakimindan büyüdü (büyük bir suç teskil etti). (Saff Suresi, 2-3)[/red]

[red]Kimse "Benim Destegimden Ne Olur?" Dememelidir [/red]
Insanlarin birbirlerine nasil zulmettiklerini gören, her gün çevresinde ahlaksizligin, acimasizligin, imansizligin isaretlerini fark eden ve bunlardan dolayi rahatsizlik duyarak, baris, sevgi ve huzur dolu bir toplum isteyen bir insanin duyarsiz kalmasi büyük bir hata olur. Her insan, az ya da çok, gücünün yettiginin en fazlasiyla kötülüklerin tek çözümü olan Kuran ahlakinin yasanmasina ve yasatilmasina katkida bulunmali, iyilik ve güzellik yolunda çaba göstermelidir.

Ancak, seytan iyilik yönünde davranmaya niyet eden her insana mutlaka musallat olacak ve onlari bu kararlarindan vazgeçirmeye çalisacaktir. Seytanin hayir için çaba sarf eden insanlara verebilecegi kuruntulardan biri de, "Benim yaptigimdan ne çikar ki?" mantigi olabilir. Insan, tüm dünyaya yayilmis olan kötülügü, zulmü, savaslari, katliamlari düsündügünde kendisini çok zayif ve hiçbir seye güç yetiremez olarak görebilir. Oysa isin özü bambaskadir. Herseyden önce dünyaya barisi, güvenligi, huzuru, sevgiyi, merhameti, hosgörüyü, insancilligi, dostlugu ve anlayisi hiçbir insan hakim edemez. Bunu ne bir insan, ne bir topluluk, ne de herhangi bir güç saglayamaz. Bunu gerçeklestirecek olan, herseye güç yetiren, sonsuz kudret sahibi, herkesin kalbinden, düsündüklerinden, söylediklerinden haberdar olan Rabbimizdir.

[U]Iman edenlerin bu yolda çabalamasi ise onlarin salih ve temiz niyetlerinin bir göstergesidir. Belki birinin söyledigi güzel bir söz, bir digerinin hosgörülü tavri, bir baskasinin sabri ve azmi digerlerine örnek olacak ve onlarin kalbini Kuran ahlakinin güzelligine isindiracak ve iyilerin sayisi böylece artacaktir. Bunlar iman edenlerin Rabbimize olan kulluk vazifelerini yerine getirmek için harcadiklari çabanin parçalaridir. Ancak unutulmamalidir ki iyileri güçlendirecek, yeryüzüne güzelligi hakim kilacak olan Allah'tir. Bu nedenle "Benim çabamdan ne olur?" demek seytanin bir vesvesesidir ve bu sese uyanlar sorumluluktan kaçmis olurlar.[/U]

Her insanin güzel ahlakli ve vicdanli bir insan oldugu sürece iyilik ve hayir adina yapabilecegi pek çok güzel sey vardir. [U]Örnegin çok agir bir yük kaldirilacagi zaman, yükün etrafinda bulunan on bes kisiden sadece dördü yükün altina girseler ve digerleri "biz zaten zayif, çelimsiz kimseleriz, bizim yardimimizdan ne olur" diye kenarda dursalar isabetli bir karar olmayacagi bellidir. Ancak on bes kisinin on besi de yükün altina girse ve her biri gücünün yettigi oranda yükü kaldirsa o dört kisinin omzundaki agirlik çok hafifleyecektir. Kimin neyi ne kadar yaptigi degil, gücünü ne kadar kullandigi önemlidir.
Allah Kuran'da hiç kimseye gücünün üzerinde bir güç yüklenmeyecegini bildirerek, zaten her iyi insan için bir kolaylik kilmistir:[/U]

[red]Iste onlar, hayirlarda yarismaktadirlar ve onlar bundan dolayi öne geçmektedirler. Hiç kimseye güç yetireceginden fazlasini yüklemeyiz; elimizde hakki söylemekte olan bir kitap vardir ve onlar hiçbir haksizliga ugratilmazlar. (Müminun Suresi, 61-62)[/red][/B]

[url=http://www.acizane.com/include.php?path=forum/showthread.php&threadid=4524&PHPKITSID=a63e8f0ab5ff766c0e9a986a5a3854f5&PHPKITSID=a63e8f0ab5ff766c0e9a986a5a3854f5][COLOR=orange][i]muradim tarafından yazıldı[/i][/COLOR][/url]

Bakınız: (kâbe-i muazzama, lale, peygamber, pan-islâmizm, cennet, islâm, davet, vicdan, iman, dünya, müjde, ahlâk, din, allâhü teâlâ, allah sevgisi, sevgi, nil, yol, insan, kültür, dil, müslüman, özel, kelime, kur`ân-ı kerim, isim, sünnet, peygamber efendimiz (s.a.v), namaz, tevekkül, kader, kazâ, takvâ, nebî, sebat, rasûl, bu ne, tevbe, fasık)

Top