ihya.org
hazır cevaplar
Mevlana, müritlerinden biriyle giderken, birkaç köpeğin sarmaş dolaş uyuduklarını görür.
Müridi: Güzel bir kardeşlik örneği der. Keşke insanlar da bunlardan ibret alsa.
Mevlana, tebessüm ederek karşılık verir.
Aralarına bir kemik atıver de gör kardeşliklerini....
***
Kadıköy camiinde vaaz vermekte olan O. Demirci hocaya :
- Hocam diye sormuşlar. At nalını evimizin kapısına asarsak uğur getirir mi?
Demirci hoca:
- Zannetmiyorum, diye cevap vermiş. O nallardan her atta dört tane var amma, bütün gün kamçı yiyip duruyorlar...
***
Portekizi 15 yıl idare eden Salazar'a sordular:
Bunca yıl bu halkı nasıl güdebildiniz?
Salazar cevap verdi:
- Üç şey ile... MÜZİK, EĞLENCE, FUTBOL....
***
Amerikalı iş adamı, Çinliyle alay ederek sormuş:
- Mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ölüleriniz ne zaman yiyecek?
Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş:
- Sizin ölüleriniz koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman...
***
İngiliz garson Türk müşteriye:
- Çanakkale de çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz, deyince.
Bizimkinden gayet soğuk kanlı şu cevabı almış:
- Orada ne işiniz vardı?
***
Mehmet Akif elini yıkadıktan sonra kendisine uzatılan kirli peşkiri görünce ister istemez:
- Hayır diye bağırmış. Elimi henüz daha yeni yıkadım...
***
Mevlana Cami hazretlerine gelen bir adam:
- Şuna şöyle dedim, buna şu cevabı verdim diye gururlanınca, Mevlana hazretleri:
- O cevaplarla değil, diye gürlemiş. Yarın Allah'a vereceğin cevaplarla meşgul ol.
***
İran'a ne maksatla akın ettiniz? Sorusuyla karşılaşan İslam öncüsü, Büyük bir vakar içinde şu cevabı vermişti:
- Gayemiz, insanların Allah'a ibadet etmesini sağlamaktır. Allah'ın yarattıklarına değil.
***
Kafkas Kartalı Şeyh Şamil, esarette bulunduğu sırada, Ruslardan namaz kılmak için yer göstermelerini istemiş. Sarayın kilisesine götürmüşler. Şeyh Şamil, namaz hazırlığı yaparken, Ruslar da rahat etmesi için kilisedeki putu örtmeye çalışmışlar. Şamil onlara müdahale ederek:
- Bırakın, öyle kalsın demiş. Şamil'in esarette ve burada namaz kıldığına, mahşerde o da şehadet etsin.
***
Lafı uzatanlara ne yapmak lazım diye Farabi'ye sormuşlar, şöyle demiş:
- Uzun konuşanı kısa dinlemeli.
***
İnsanlara zulmeden birisi, bir İslam büyüğüne sormuş:
- İbadetlerden hangisi efdaldir? Şu cevabı almış:
- Senin için öğleye kadar uyumak efdaldir. Çünkü uyuduğun müddetçe halkı incitmezsin...
***
Cenab Şehabeddine:
-Şu edepsize neden bir tokat vurmadın? dediklerinde, şu cevabı vermiş:
- Eldivenim yoktu iğrendim.
***
Mehmet Akif Ersoy'u ilk devre milletvekilliği sırasında ziyarete gelenler, bir takım idareciler hakkında kanaatini sormuşlar. Şu cevabı vermiş:
- Memleketten ümidinizi kesmek istemiyorsanız, büyük adamları yakından tanımayınız.
***
Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirlerini incelemesi için Şekspir'e gönderdiğinde, ünlü yazarın cevabı şu olur:
- Dostum, siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın.
***
Kırkıncı Hoca'ya, "Kabe'yi ilk defa görenin yapacağı dua, mutlaka kabul olacağı için nasıl dua edelim? " diye sorduklarında:
- Ya Rabbi, burada edeceğim bütün duaları kabul eyle, diye cevabını vermiş.
Adamın biri Hz Ali'yi gıyabında kötülediği halde, yüzüne karşı övmeye başlayınca, şu karşılığı almıştır:
- Söylediklerinden daha aşağı, fakat içinden geçirdiklerinden daha üstünüm.
***
Adamın biri Muhammed bin Vasi'nin bacağındaki yarayı görüp, "sana acıyorum" dediğinde, ondan şu cevabı almıştır:
- Ben aynı yaranın gözümde çıkmadığına şükrediyorum.
***
Falih Rıfkı Atay, "İslamiyet denince burnuma ayak kokusu gelir" dediğinde, yanındaki bir adamdan şu cevabı almış:
- Senin burnuna gelen ayak kokusu değil, ciğerindeki ufunetin kokusudur.
***
Hz Ali'ye:
- Allah bu kadar insanı nasıl hesaba çeker? diye sorduklarında:
- Nasıl rızıklandırıyorsa öyle cevabını vermiştir.
***
Materyalist öğretmen öğrencisine:
- Söyle bakalım Allah nerede? Eğer bilirsen bir portakal vereceğim.
Öğrenci:
- Siz bana O'nun olmadığı yeri gösterin, ben size bir bahçe dolusu portakal vereyim.
***
Daha güzel olmak için burnumu değiştirmek istedim. Burnum dile gelip dedi ki:
- Beni değil, kafanı değiştir.
***
Öğrenci:
- Hocam, demiş. "İnsan maymunun gelişmiş şeklidir" diyorlar, ne dersiniz?
Seyyid Ahmed Arvasi:
- O mantığa göre, çınar ağacı da maydonozun gelişmiş şeklidir, demiş.
***
Neye bakıyorsun ihtiyar? diye sordum.
Gözlerini akan sudan ayırmadan cevap verdi:
- Hayatıma oğlum, akıp giden hayatıma.
Behlül Dane hazretleri, Harun Reşid'in tahtını boş görüp oturduğunda, nöbetçiler tarafından tartaklanıp aşağıya indirilmişti. Hadiseden habersiz bulunan Harun Reşid, kıymetli vezirini ağlar vaziyette bulunca sebebini sordu. Behlül:
- Tahttaki bir dakikalık saltanatım için bir ton dayak yedim, dedi. Siz yıllardan beri oturduğunuz için, başınıza geleceklere ağlıyorum.
***
Hz Lokman'a:
- Edebi kimden öğrendin, diye sormuşlar.
- Edepsizlerden öğrendim, cevabını vermiş.
***
Yolculardan biri namaz vakti geçmeden otobüs şoförüne birkaç dakika mola vermesini rica etmiş. Şoför:
- Kaza edersiniz efendim, diyerek durmak istemeyince adam cevabını vermiş:
- Ben kaza etmeden ya sen kaza edersen?
***
Ayhan Songar, bir hastasına:
-Soyadın nedir? diye sorduğunda
-" Kavgalı" cevabını alır.
Songar:
- Peki kiminle kavgalısın? deyince, köylü bir iç çekip:
- Kiminle kavgalı olacağız beyim? der. Nefsimizle elbette.
***
Yahya Kemal'e "Ankara'nın en çok hangi tarafını seviyorsunuz" diye sorduklarında, şu cevabı vermiş:
- İstanbul'a dönüşünü.
***
Meşhur hainlerden Abdullah Cevdet'in yazdığı makalenin bir satırı, "Ben bu vatanın öksüzüyüm" yerine
yanlışlıkla "Ben bu vatanın öküzüyüm" diye basılmış.
Durumu Süleyman Nazife açarak "Bir mürettip hatası oldu" dediklerinde, Nazif:
- Mürettip hatası da ne demek kardeşim, diye cevap vermiş. Buna düpedüz mürettip savabı (düzeltmesi) derler.
***
Bakınız: (yolcu, kâbe-i muazzama, vatan, kapı, şehadet, ırak, saltanat, din, allâhü teâlâ, hadis-i şerif, yol, insan, dil, bahçe, inci, namaz, rızık, kazâ, behlül dâne, ankara, acı)