ihya.org

allah sevgisi

Allah sevgisi denince insanlarin Allah´i sevmesi akla gelir dogal olarak...fakat buna bir de diger boyuttan bakmakta fayda var...Vedud hem seven hemde sevilen anlamina gelir.
Allah sever mi?
11/90: Rabbinizden magfiret dileyin, sonra O´na tevbe edin! Dogrusu Rabbim cok esirgeyen ve COK SEVEN´dir.
85/14: O (Allah) bagislayandir SEVEN´dir.
5/54: O onlari onlarda O´nu sevmekte.

Peki Allah kimi sever kimi sevmez?
8/58: Allah, hainleri sevmez.
2/222: Allah tevbe edenleri sever.
5/54: Allah fesatcilari sevmez.
3/76: Allah muttakileri sever.
4/107: Kuskusuz Allah, ihanette ilerlemis günahlari sevmez.
9/108: Allah (hertürlü pislikten) temizlenip arinanui sever.
...
Peki inanan Allah´i nasil sevmeli?
2/165: Insanlardan kimi, Allah´tan baskalarini O´na esler kosar. Allahí sever gibi severler onlari. Inananlar ise en cok Allah´i severler.

Allah´i unutanlar ise söyle uyariliyor..
9/67: Onlar Allah´i unuttular Allah da onlari...

(Mustafa Islamoglu: Yürek Devleti)

Bakınız: (islâm, din, allâhü teâlâ, allah sevgisi, sevgi, insan, dil, tevbe)

ALLAH SEVGİSİ

Herkes, kendi varlığını, bunun olgunlaşmasını ve hiç yok olmadan devam etmesini ister. Kendini ve Rabbini bilen, varlığının devam etmesinin kendi elinde olmadığını, ancak Allahü teâlânın dilemesiyle var olduğunu bilir.

Varlıkların hepsi Allahü teâlânın kudretiyle vardır. Hiç kimse, kendi kendini yaratıp, hayatını devam ettiremez. O hâlde, kişinin, kendini yaratan, çeşitli ni'metler veren, yaşatan Rabbimizi sevmemesi mümkün değildir. Eğer sevmiyorsa, kendi yaratılışını bilmediğinden, cehâletindendir. Çünkü sevgi, ma'rifetin, (ya'nî bilmek, anlamak) meyvesidir.

Bir şey önce bilinip anlaşıldıktan sonra sevilir. Ya'nî ma'rifet olmadan sevgi olmaz. Sevgi ma'rifete göredir. Ma'rifet ne nisbette ise, sevgi de o nisbette olur. Rabbini bilen elbette O'nu sever. Çünkü kendini sevenin, kendini yaratanı sevmemesi düşünülemez.

Güneşin yakıcı sıcağına mâruz kalan gölgeyi sever. Gölgeyi seven de ister istemez, gölge veren ağaçları sever. Kâinatta ne varsa, Allaha nisbetle, gölgenin ağaca nisbeti gibidir. Gölgenin varlığı ağacın varlığına bağlı olduğu gibi, her şey Allahın eseri olup, hepsinin varlığı, O'nun varlığına bağlıdır.

Herkes, kendine iyilik edeni sever. Bir zengin, bütün mallarını birisine verse, "Bunları dilediğin gibi tasarruf et!" dese, bu ihsânı zenginden bilmek yanlış olur. Zengini ve o malı yaratan, seni zengine sevdiren, sana mal vermesinin zengin için hayır olduğu düşüncesini veren kimdir? Eğer zengin, seni sevmeseydi, malı sana vermekle, dünya ve âhırette hiç bir kazancının olmıyacağını bilseydi, sana malının zerresini verir miydi?

Şu hâlde, Cenâb-ı Allah bu sebepleri yarattı. Demek ki insana asıl ihsânda bulunan, bu işe zengini vâsıta edendir.

Zengin, o malı sana vermekle peşin veya ilerisi için bir menfaat düşünmüştür. Seni minnet altına almak, kendini övdürmek, cömertlikle meşhur olmak, gönülleri kendine bağlamak, herkese kendini sevdirmek ve saydırmak gibi peşin menfaati vardır.

Ayrıca, âhırette çok sevâb kazanmak üzere ilerisi için yatırım yapmaktadır. Yoksa hiç kimse, malını boşu boşuna vermez, bir maksat için verir. Maksadı sen değilsin. Sen onun maksadını yerine getirmek için bir vâsıtasın.

Demek ki sana iyilik eden, sana değil, kendine iyilik etmiş olur. Sonra, o verdiğinden fazlasını beklemektedir. Çünkü o, Allahın en az bire on veya bire yedi yüz, hattâ daha fazla vereceğini biliyor. Böyle bir ümidi olmasa sana bütün mallarını verir miydi?

İnsan, kendine faydası dokunmasa bile, iyilik edenleri sever. Kendine zararı dokunmasa bile kötülük edenlerden de nefret eder. O hâlde, bütün mahlûkatı yaratıp, onlara çeşitli ni'metler ihsân eden yalnız Allahtır. Herkese iyilik eden de sevilir.

Kendine hiç bir faydası olmasa da insan, güzeli, güzelliğinden dolayı sever. Beş duyu ile de anlaşılmıyan; fakat kalb gözü ile görülen güzellikler de vardır. Güzel ahlâk, böyledir. İmâm-ı a'zam hazretlerini güzel vasıflarından dolayı severiz. Demek ki güzel sevilir. Mutlak güzel, ortağı, eşi, benzeri olmıyan, dilediğini yapan yalnız Allahtır.

İnsan benzediği şeye meyleder. Çocuk çocukla, büyük büyükle arkadaşlık kurar. Âlim, âlimi, bir san'atkârdan daha çok sever. İlim sahibi olan da herşeyi bilen Allahı sever. Basîret sahipleri gerçek sevgiye lâyık olanın yalnız Allah olduğunu bildirmişlerdir.

Bakınız: (süt, dünya, ahlâk, din, allâhü teâlâ, sevgi, insan, vasıta, dil, ırmak, kazâ, acı)

Top