ihya.org
hz. aişe
[B][COLOR=red][SIZE=4]İftira ile ilgili âyetlerin tefsiri[/FONT] [/COLOR][/B]27.3.2002
Hz. Aişe için gelen 17 âyet-i kerimeden birincisinin tefsirini (Mevakib tefsiri) şöyle bildiriyor:
(Aişe'ye iftira edenler, sizden birkaç kişidir. Siz bu iftirayı kendiniz için kötülük sanmayın! Bu sizin için hayırlıdır. [Bu iftira sebebi ile çok sevap kazandınız. Onların yalanı meydana çıktığından, sizin şanınız, şerefiniz arttı. Âyet-i kerime, sizin temiz olduğunuzu bildirdi.] O iftira edenlerden her biri için kazandıkları günah kadar cezaları vardır. Büyük iftira yaparak, çok çirkin şeyi söyleyenlere dünyada ve ahirette büyük azap vardır.)
Bunlara had vurulduktan sonra, Abdullah bin Ebi, hakir, zelil oldu. Hassan'ın gözleri kör, Mistah'ın eli çolak oldu. 12. âyet-i kerimede (Bu iftirayı işitince, mümin erkek ve kadınlar, kendi ailelerine iyi gözle bakmalı. Bu, meydanda bir yalan ve iftiradır, demelidirler) ve 19. âyet-i kerimede (Müminlerin kötü olarak anılmasını sevenlere, dünyada ve ahırette acı azaplar vardır) ve 26. âyet-i kerimede (Habis söz söylemek, habis adamlara layıktır. Habis adamlara, habis kelam yakışır) buyurulmuştur.
Hasais-ul habib kitabında diyor ki:
Resulullahın mübarek zevcelerinden birini kötüleyenin kâfir olduğuna Abdullah ibni Abbas hazretleri fetva vermiştir. Hele, Hz. Aişe'yi kötülemek, Kur'an-ı kerimi inkâr etmek olur. Bunun küfür olduğu icma ile sabittir. (Mirat-i kâinat)
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Hz. Aişe-i Sıddika, Allahü teâlânın sevgilisinin sevgilisi idi. Peygamberimiz vefat edinceye kadar, onu çok sever ve yanından ayırmazdı. Onun odasında, onun yatağında ve mübarek başı onun kucağında iken can vermişti. Onun misk kokulu odasında defnedilmiş, kalmıştır. Bütün bu üstünlüklerden ve kıymetlerden ayrı olarak kendisi büyük âlim ve müctehit idi. Peygamber efendimiz, dinin yarısının bildirilmesini ona bırakmıştı. Eshab-ı kiram sıkıştıkları zaman, ona gelip, ona sorup öğrenirlerdi. Müctehid olan böyle bir Sıddikaya, Hz. Ali'ye uymadı diye, dil uzatıp, ona yakışmayan çirkin iftiraları söylemek Müslüman olana yakışmaz. İmanı olan kimsenin ağzından böyle sözler çıkmaz. Bu fakir [yani imam-ı Rabbani] miskinleri doyurduğum zaman, Ehl-i beytin ruhlarına niyet ederdim. Yani Resulullah ile birlikte, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in ruhlarına da gönderirdim. Bir gece rüyada, Fahr-i alemi görüp selam verdim. Selamımı almadı ve mübarek yüzünü döndürüp (Ben yemeği Aişe'nin evinde yerdim. Bana yemek göndermek isteyenler, Aişe'nin evine gönderirlerdi) buyurdu. Bundan anladım ki, rüyada yüzünü çevirmesinin sebebi, yemek dağıtırken, niyette Hz. Aişe'yi ortak etmediğim içinmiş. Ondan sonra Hz. Aişe'yi de hatta zevce-i mutahharaların hepsini niyette ortak eyledim. Ehl-i beytin hepsini araya koyarak dua eder oldum. Çünkü, bunlar da, Ehl-i beyttendir. O halde Resulullaha Hz. Aişe-i Sıddika yolu ile gelen eziyet, Hz. Ali yolundan gelen eziyet ve cefadan daha çoktur. Aklı ve insafı olan, bunu pek iyi bilir. Bu sözlerimiz, Hz. Ali ve Peygamber efendimizi sevenler ve sayanlar içindir. (Eshab-ı kiram kitabı)
Bakınız: (peygamber, ırak, dünya, din, peygamber efendimiz (s.a.v), allâhü teâlâ, sevgi, rüya, yol, dil, müslüman, inci, küfür, kazâ, kelâm ilmi, rasûl, acı, resûlu`llah, kadın, hz. aişe)
[COLOR=red][/COLOR][SIZE=5][/FONT][B]Münafıkların yaptığı iftira [/B]26.3.2002
Mearicünnübüvve kitabında diyor ki: Münafıklar Hz. Aişe validimize iftira edince, Resulullah, arkadaşlarından bazılarını çağırdı. Bunlardan Hz. Ömer'e ne düşündüğünü sordu. O da dedi ki: (Ya Resulallah! İyi biliyorum ki, münafıklar yalan söylüyorlar. Allahü teâlâ, senin üzerine sinek kondurmuyor. Bir murdar yere konup da, sonra senin üstünü kirletmesin diye muhafaza ediyor. Seni az bir pislikten saklayan Allah, pisliklerin en kötüsünden elbet saklar.)
Sonra, Hz. Osman'ı çağırdı. O da dedi ki: (Bu sözü münafıkların yaydığı ve yalan olduğunda şüphem yoktur. Hepsi iftiradır. Allahü teâlâ, senin gölgeni yere düşürmüyor. Mübarek gölgenin bile pis bir yere düşmesini, yahut habis bir kişinin, O gölgeye basmasını önlüyor. Mübarek evine pislik sokmasını hoş görür mü?)
Sonra Hz. Ali'yi çağırdı. O da dedi ki: (Bu sözler yalandır, iftiradır. Münafıkların uydurmasıdır. Sizinle namaz kılarken mübarek nalınınızı çıkardınız. Size uyarak biz de çıkardık. (Nalınlarınızı niçin çıkardınız?) dediniz. Size uymak için dedik. Siz de, (Cebrail aleyhisselam geldi. Nalında necaset bulaşığı olduğunu bana haber verdi. Onun için çıkardım) buyurmuştunuz. Namaz içinde bile vahiy ederek seni pislikten koruyan Allah, mübarek zevcelerine böyle pislik yapılmasına izin verir mi? Böyle bir şey olsaydı, bunu da hemen haber verirdi. Mübarek kalbin üzülmesin. Allahü teâlâ, vahiy edip, mübarek zevcenizin pak olduğunu elbette size bildirir.) Hz. Ali, (Onu cariyesi olan Büreyde'den de sorun!) dedi. Ona soruldu. O da, (Allaha yemin ederim ki, çok zaman Onun yanında bulundum. Onda hiçbir ayıp görmedim. Ağızlarda dolaşanlar doğru olsaydı, Allahü teâlâ, Onu sana bildirirdi) dedi. Hz. Üsame de, (Ya Resulallah, biz senin zevceni iffetli biliriz) dedi. Bu sözlerin hepsine sevinen Resulullah, Ebu Bekir'in evine teşrif buyurdu.
Hz. Aişe diyor ki: O gün ben durmadan ağlıyordum. Ansızın Resulullah gelip selam verdi. Yanımda oturdu. Bana dönüp, (Ey Aişe! Senin için bazı şeyler söylediler. Eğer sen, dedikleri gibi değil isen, Allahü teâlâ, yakında senin doğru olduğunu bildirir. Eğer bir günah hasıl oldu ise, tövbe istiğfar eyle! Allahü teâlâ, günahına tövbe edenlerin tövbesini kabul eder) buyurdu. Babama dönüp, cevap vermesini söyledim. (Vallahi bilmem ki, Resulullaha ne cevap vereyim. Cahiliyet zamanında bile hiç kimse bizim kadınlarımıza böyle bir şey söyleyemezdi) dedi. Sonra anneme döndüm. O da, (Ben ne söyleyeceğimi bilmiyorum. Sen söyle) dedi. Sonra ben, "Allahü teâlâya yemin ederim ki, bu lafların hepsi yalandır. Yapmadığım bir şeye evet dersem, kendime iftira etmiş olurum" dedim. Rabbim temiz olduğumu bildirir diyordum. Çünkü, suçum yoktu. Fakat, benim için âyet-i kerime göndereceğini, kıyamete kadar her yerde, benim için âyet-i kerime okunacağını sanmıyordum. Peygamberine rüyada veya kalbine ilham eder, diyordum. Resulullah, henüz oturduğu yerden kalkmamıştı ki mübarek yüzünde vahiy alametleri göründü. Vahiy bitince, bana gülümseyerek, (Müjde ya Aişe, Allah, senin temiz olduğunu bildirdi) buyurdu. Babam hemen (Haydi kızım, Resulullaha teşekkür et) dedi. Ben de, vallahi Allahtan başkasına şükretmem! Çünkü, Rabbim benim için âyet-i kerime indirdi, dedim. Sonra Resulullah, Nur suresinin 11. âyetinden başlayarak, on âyet-i kerime okudu. Babam hemen kalkıp başımı öptü. (Mearicünnübüvve)
Bakınız: (peygamber, müjde, din, hz. ebu bekir, aşk, allâhü teâlâ, rüya, dil, namaz, rasûl, hz. osman, resûlu`llah, tevbe, gül, ya resulallah, kadın, hz. aişe)
[B][COLOR=red][SIZE=3]Aişe validemizin üstünlüğü [/FONT][/COLOR][/B]25032002
Hadis âlimlerinden Abdulhak Dehlevi hazretleri, (Medaric-ün-nübüvve) kitabında buyuruyor ki:
Aişe-i Sıddika hazretlerinin faziletleri, üstünlükleri, sayılamayacak kadar çoktur. Eshab-ı kiramın Fıkıh âlimlerindendi. Çok fasih ve beliğ konuşurdu. Eshab-ı kirama fetva verirdi. Fıkıh bilgilerinin dörtte birini Hz. Aişe haber vermiştir. Hadis-i şerifte, (Dininizin dörtte birini Humeyra'dan öğreniniz!) buyuruldu. (Kurret-ül-ayneyn) [Resulullah, Hz. Aişe'yi çok sevdiği için, Ona (Humeyra) derdi. ]
Ürvetübni Zübeyr hazretleri buyuruyor ki: Kur'an-ı kerimin manalarını ve helal ve haramları ve Arab şiirlerini ve nesep ilmini, Hz. Aişe'den daha çok bilen kimse, görmedim.
Hz. Aişe'nin şan ve şereflerinden birisi de Resulullahın, Onu çok sevmesidir. Resulullaha, en çok kimi seviyorsun denilince, (Aişe'yi) buyurdu. Erkeklerden kimi diye sorulunca, (Aişe'nin babasını) buyurdu. (Buhârî) {Bir hadisi şerifte de buyuruldu ki: (Erkeklerden vezirim Zübeyr bin Avvam, kadınlardan ise Âişe'dir.) [Deylemî]}
Hz. Aişe'ye sordular ki, Resulullah en çok kimi severdi? Fatıma'yı severdi, dedi. Erkeklerden en çok kimi severdi dediler. Fatıma'nın zevcini buyurdu. Bundan anlaşılıyor ki, zevceleri arasında, Hz. Aişe'yi, çocukları arasında, Hz. Fatıma'yı, Ehl-i beyti arasında, Hz. Ali'yi, Eshabı arasında ise, Hz. Ebu Bekir'i en çok severdi .
Hz. Aişe buyuruyor ki: (Bir gün Resulullah mübarek nalınlarının kayışlarını çakıyordu. Ben de iplik eğiriyordum. Mübarek yüzüne baktım. Parlak alnından ter damlıyordu. Ter damlası, her tarafa nur saçıyordu. Gözlerimi kamaştırıyordu. Şaşakaldım. Bana doğru baktı. (Sana ne oldu ki, böyle dalgın duruyorsun?) buyurdu. Ya Resulallah! Mübarek yüzünüzdeki nurların parlaklığına ve mübarek alnınızdaki ter tanelerinin saçtıkları ışıklara bakarak kendimden geçtim, dedim. Resulullah kalkıp yanıma geldi. Gözlerimin arasını öptü ve (Ya Aişe! Allahü teâlâ sana iyilikler versin! Beni sevindirdiğin kadar, ben seni sevindiremedim) buyurdu. Hz. Aişe'nin mübarek gözlerinin arasını öpmesi, Resulullahı severek, Onun cemalini anlayarak gördüğü için aferin ve takdir olmaktadır.
Hz. Aişe, kendisinin, ezvac-ı tahiratın hepsinden daha üstün olduğunu söyler, Allahü teâlânın nimetlerini sayar, (Resulullah benimle evlenmeden önce, Cebrail aleyhisselam, benim resmimi Resulullaha gösterip ?Bu senin zevcendir? demişti) derdi. O zaman canlı resmi yapmak haram olmamıştı ve resmi, insan da yapmamıştı. Resulullah, Aişe validemize buyurdu ki: (Seni üç gece rüyada gördüm. Melek, beyaz ipek üzerindeki resmini bana gösterdi. Bu senin zevcendir, dedi. Rüyada, meleğin gösterdiği resmini unutmadım.) [Buhari ve Müslim]
Resulullaha, Hz. Aişe'den başka, hiçbir zevcesinin yatağında (vahiy) gelmedi. Bu da, Hz. Aişe'nin Allahü teâlâ indinde kıymetinin pek çok olduğunu göstermektedir. Ümm-i Seleme validemiz Hz. Aişe için bir şey söyleyince, Resulullah, (Aişe için beni incitme. Bana vahiy, yalnız Aişe'nin yatağında iken gelmektedir) buyurmuş ve Ümm-i Seleme validemiz de, tövbe etmişti.
Hz. Aişe, (Bana karşı yapılan iftiranın yalan olduğu Allahü teâlâ tarafından bildirildi) diyerek öğünürdü. Allahü teâlâ, Nur suresindeki 17 âyeti göndererek, Hz. Aişe'ye iftira edenlerin Cehenneme gideceklerini bildirdi. Hz. Aişe'nin izzeti ve şerefinin yüksekliği bu âyet-i kerimelerle de anlaşıldı.
Bakınız: (Buhârî, hadis-i şerif, din, melek, hz. ebu bekir, aşk, allâhü teâlâ, nil, rüya, insan, dil, cehennem, inci, haram, ezvâc-ı tâhirât, rasûl, resûlu`llah, tevbe, acı, ya resulallah, kadın, hz. aişe)